Blog

En Yüksek Not Kaçtır?

  • 30 Aralık 2022
En Yüksek Not Kaçtır?

A. Cumhur Ön ‘79

Lise son sınıftayız. Müfredatta mantık dersi de var. Hem de bütün son sınıflara. Derse giren hocamız Erdinç Bağdadi. Kendisi Kıbrıs’lı. Hatta Türk Mukavemet Teşkilatında aktif yer alan önder kişilerden biriymiş meğer. Bu nedenle önceki yıllarda yaşadığımız “Kıbrıs Barış Harekatı” sonrasında bir iki sene okula gelememişti. Yani özgürlük için savaşmıştı.

Konuya girmeden önce bazı veriler vereyim:

1) Erdinç Hoca diğer bütün öğretmenlerimiz gibi “nev’i şahsına münhasır” bir kişi. Sakin, ama öyle böyle değil, ameliyatla bütün sinirleri alınmışçasına sakin; konusuna kimsenin, hele bizler gibi öğrencilerin itiraz edemeyeceği kadar hakim. Saygı gören, gerekmedikçe konuşmayan, dersi (felsefeyi) konu itibarıyla sıkıcı da olsa güzel örneklerle öğrencilere sevdirmeyi bilen bir öğretmen. Ama diğer ders için, yani mantık için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü matematik dersinden yılmış olan bazı arkadaşlara (hoca ne yaparsa yapsın) mantık dersi de haliyle çok itici geliyordu…

2) Edebiyat sınıfı : BAL’ın mezun ettiği son edebiyat sınıfıdır. O sene 5 Ed olan bir alt sınıf bizden sonra topluca Biyoloji (Fen) Bölümüne geçmiş, bir daha da okulda Edebiyat Mezunu olmamıştır. Ta ki; yıllar sonra sistem değişip Türkçe-Matematik ismiyle benzer bölüm kurulana kadar…

Herkes okul yıllarında kendi sınıfını “hababam sınıfı” olarak yorumlasa da 6 Edebiyat sınıfı gerçekten öyleydi. Bir kere sınıf mevcudu sadece 14 (on dört) kişiydi. Diğer önemli fark ise sınıfın fiziki konumuydu. Şöyle ki; bütün diğer son sınıflar giriş katında, sadece biz ikinci kattaydık. Başka kim mi vardı o katta? Yazayım: Müdürün Odası, Öğretmenler Odası, Kütüphane, Muhasebe, Rehberlik Bölümü, Dil Laboratuarı, Fen Laboratuvarı ve 6 Edebiyat Sınıfı. En az bunun kadar önemli bir detay daha vereyim. Bizim sınıf ile öğretmenler odası arasında bir kapı vardı. (kapı kolları üstünde olmasa da…) Bizim sınıf muhtemelen önceden bir muavin odasıymış! Ha, basit gibi görünen bir ekleme daha yapayım. Sınıf o kadar küçüktü ki, kara tahtanın yarısı duvara monte edilmiş, diğer yarısı da kapıya. Kapı açılınca sınıfta kara tahta görünmüyordu…

Okulun kırk yıllık tarihinde 6 Edebiyat sınıfı öğrencilerinden hiç kimse mantıktan on (10) almamıştı. Erdinç Hoca da diğer bir çok öğretmen gibi okulun yaşayan tarihlerinden biriydi, o söylemişti doğrudur. Üç ayaklı bir dersti onun verdiği, Mantık-Felsefe-Sosyoloji. Sınavları ayrı ayrı oluyoruz ama karneye tek not yazılıyordu. Edebiyat öğrencileri genelde mantıktan 2-3; felsefeden 5-6; sosyolojiden 7-8 alarak ortalamayı 5 yapar, sınıfı geçerlerdi.

3) Erdinç Hoca diğer son sınıfların da dersine girerdi. Ama o sınıflarda (yani Matematik ve Biyoloji Bölümlerinde) sadece mantık ve sosyoloji dersi verirdi. Tabi oradaki öğrencilerin not sorunu yoktu. Onların tek meşguliyeti ders çalışmaktı. Biz ise dünyayı, her şeyden önce de Türkiye’yi kurtarmaya çalışıyorduk. Dersler aradaki sıradan meşguliyetlerden biriydi :)

Geleyim ana konuya… Ben o sene tarih yazmış, gelmiş geçmiş hiçbir edebiyat sınıfı öğrencisine nasip olmayan bir not almıştım. Mantık dersinden tam not : 10 (yazıyla on)

Aynı günün akşamı, ilkokuldan beri arkadaşım rahmetli Serdar Kilisli’ye anlatıyorum. O matematik bölümünde okuyor. “Bu da bir şey mi” dedi. O gün Erdinç Hoca onların sınıfında da notları açıklamış. Serdar 9 (dokuz) almış. Buraya kadar özel bir şey yok, Serdar’ın o notu alması da çok normal. Ama yaşanan sahneyi anlatayım rahmetli Kilis’in aktarımıyla:

Hoca: “Arkadaşlar, sessiz lütfen, sınav sonuçlarını okuyorum.” Sınıf otuz küsur kişi. Birisi Serdar olmak kaydıyla Erdinç Hoca altı öğrencinin ismini okuyor. Bu arkadaşlar 9 aldı. Serdar bu, durur mu? Her zamanki muzip ve haşarı tavrıyla sıradan kalkıp sınıfın ortasında abartılı bir sevinme seansı, parmak şıklatmalar falan…

Erdinç Hoca: “Serdar, sevinmen bittiyse devam ediyorum.”
Serdar : Tamam hocam, pardon. (Yerine oturur)
Hoca : Sınıfın geri kalanı 10 (on) almıştır.

Bütün sınıf aldıkları yüksek nottan ziyade Serdar’ın şovu ve sonrasında açıklanan notlardaki ironi nedeniyle yerlere kapaklanmış gülmekte…

Bu durumda benim aldığım notun da bir anlamı kalmadı tabii. Ama bu anektod bana çok şey öğretti. Bu yaşanan gerçek öykü bütün hayatım boyunca gerek kendi çocuklarıma, gerekse diğer öğrencilere anlattığım, hatta iş hayatında kurum içi eğitimlerde sıklıkla kullandığım örneklerden biri oldu.

Aldığımız notlar (veya başarılar) her zaman görecelidir. Bizim seviyemizin gerçek değeri ve ölçüsü yalnızca biz değilizdir. Birlikte yarıştığımız herkesin ayrı ayrı puanı bizim gerçek yerimizi belirler. Kişiler için de bu böyledir, şirketler için de, ülkeler için de…

BAL işte böyle bir okuldu, bizim dünya vatandaşı olmamızın temel taşıydı… Canım kardeşim Serdar Kilisli’nin toprağı bol olsun… Erdinç Hocam’a sağlık diliyorum.