Blog

Eyyy Bal Gençliği

  • 14 Mayıs 2019
Eyyy Bal Gençliği

Ece Temelkuran ’91

Eğer birileri size, “Bu okul bizim zamanımızda şöyle iyiydi, böyle şahaneydi” diyerek kendinizi öyle ya da böyle pek de iyi hissetmemenize sebep olacak bir şeyler söyler ve şimdi, sizinle (!) eskisi kadar iyi olmadığını ima ederek sizi belirsiz ama sıkıcı bir ve zan altında bırakırsa, onların gençliklerine duydukları özleme ağırbaşlılıkla anlayış gösterip ” Öyledir” deyin ve geçin!

Eğer birileri size daha çok genç olduğunuzu ve hayatla ilgili öğreneceğiniz çok şey olduğunu söyleyerek insanlık adına doğru olduğundan emin olarak söylediğiniz bir şeyi aşağılamaya ya da söylediklerinizi hafife almaya kalkarsa, onun bir gün tıpkı sizin gibiyken değişip ortalama kalabalıklara uyum sağlamak için ne çok acı çektiğini düşünerek ona merhamet gösterin ve en yumuşak sesinizle ve soğukkanlı  bir biçimde “Büyüyünce ne öğrendiniz tam olarak?” diye sorun. Hakikaten kayda değer bir şey anlatmayı becerebilirse öğrenip bana da söylersiniz. Muhtemelen net bir cümle kuramayacaktır, o zaman ona şefkat gösterin.

Eğer birileri size bu lisede insanlıkla ilgili öğrenemediğiniz bir çok şey olduğunu söylerse gülüp geçin. Zira orada görmeyip de sonradan göreceğiniz çok az şey olacak. O çok az şey içinde iyi olan çok daha az şey olacak.

Eğer bu okuldan çıktıktan sonra insanların hepsinin çok zeki olmadığını, dostluktan sizin anladıklarınızı anlamadıklarını, espri anlayışının pek gelişmemiş olduğunu, kadın­erkek ayrımının çok mankafa bir biçimde yaygın ve derin yaşandığını, haksızlığın önemsiz bir gündelik ayrıntı olarak görüldüğünü, eğlencenin başladığı andan çok kısa bir süre sonra “zavallı ruhlar geçidine” dönüştüğünü görürseniz -görmeyebilirsiniz de, o ayrı konu- eski arkadaşların öneminin bir klişe olmadığını, hayatta yalnız kalmamak gibi bir gerçekliğin vazgeçilmez parçası olduğunu hatırlayıp telefon defterinizin kıymetini anlayacaksınız.

Eğer bu okulun herhangi bir yerinde -Koru’da, arkadaki zeytinlikte, okula arkadan gelen taşlı yolda, kamyonların geçtiği ağaçlı yolda, G Blok’un benim 5-Edebiyat’ta okuduğum en sota sınıfında- bir aşk yaşıyorsanız … Budur. Aşkla, birini sevmekle ilgili daha başka, daha yeni bir şey öğrenmeyeceksiniz. Orada yaşadığınız ya da yaşamakta olduğunuz şey, sizin geri kalan hayatınızın en anlaşılmaz, en özel, en kendinizi kaybettiğiniz aşkı olacak. Belki başka birini de seveceksiniz ama orada, o anda, o okulda yaşadığınız şey aslında peşinizi hiç bırakmayacak.

Eğer şimdi herhangi bir topluluğa dahil olma meselesi, herhangi bir “BAL’lı olma” meselesi sizi ilgilendirmiyorsa ve bu tip “klanlara” inanmıyorsanız -ki ben öyle idim­ bilin ki zaman içinde sizinle temel değerlerde anlaşan insanların hayatınızda ne kadar kıymetli olduğunu anlayacaksınız. Şimdi istediğiniz kadar beğenmeyin, daha sonra bu okuldan mezun olmayı sessiz bile olsa çok önemseyeceksiniz.

Eğer bundan sonraki hayatınızda, tıpkı şimdi olduğu gibi bir “yetişkin” size bir şeylerin olacağını, başınıza şunun ya da bunun geleceğini, hayatın şöyle ya ela böyle bir şey olacağını söylerse sakın ona inanmayın. Bana güvenin: Yetişkinlere asla inanmayın.

Kendinize de bakın ama asıl birbirinize iyi bakın. Kendinizin ne kadar kıymetli olduğunu anlamak için yıllar sonrasını beklemeden bugün kendi kıymetinizi bilin.

Sevgiler,

Ece.